Lütfen mutually exclusiveifadesini detaylandırın.

Anadili İngilizce olan kişinin cevabı
Rebecca
'Mutually exclusive' bir sıfattır ve aynı anda olamayacak bir şeyi ifade eder, tıpkı yazı tura atmada yazı ve turaların aynı anda çıkamayacağı gibi.

Rebecca
'Mutually exclusive' bir sıfattır ve aynı anda olamayacak bir şeyi ifade eder, tıpkı yazı tura atmada yazı ve turaların aynı anda çıkamayacağı gibi.
12/06
1
except thatbu şekilde nasıl kullanırım?
Muhtemelen bildiğiniz gibi, exceptkelimesi not including(dahil değil), excluding(hariç) ve unless(~ hariç) anlamlarına sahiptir. Bu nedenle, Except thatifadesi (~ hariç) bir şeyin doğru olmama ihtimalini veya neden işe yaramayacağının nedenlerini listelemek için kullanılır. Örnek: He seems like a really nice man, except that he isn't very nice when he is upset. (Sinirlendiğinde çok iyi bir insan olmaması dışında, çok iyi bir insan gibi görünüyor.) Örnek: I really want to go this weekend, except that I have to work that day. (Bu hafta sonu gerçekten gitmek istiyorum, ancak o gün çalışmak zorundayım.)
2
İlginçtir ki, İngilizce'de bunun gibi sakallar için pek çok ilginç isim var. Sakalı tanımlamak için başka terimler var mı?
Evet, sakallar başlı başına modanın ifadelerinden biri olarak kabul edilir. Birçok farklı sakal ve bıyık stili vardır. Örneğin, handlebar moustaches(bisikletin gidonuna benzeyen bir sakal), circle beards(bıyığa bağlı bir sakal), goatee beard(bıyıksız, ancak küçük, kısa bir sakal), royale beards (goatee beard'ye benzer, ancak bu durumda sakal) vb!
3
Burada neden onedatının kullanıldığını bilmiyorum. aboutiyi değil mi?
Burada onedatının kullanılması aslında çok doğal değil. Doğru edat aboutdoğrudur! Bir şarkının sözü olduğunu düşünürsek, Adele'in aboutyerine on'yi seçmesinin nedeninin muhtemelen daha kısa ve şarkının akışıyla daha uyumlu olması olduğunu düşünüyorum. Ancak bir şov izlemekten veya kitap okumaktan bahsederken, hem onhem de about birbirinin yerine kullanılabilir. Örnek: I read a book about birds. / I read a book on birds. (Kuşlar hakkında bir kitap okudum) Örnek: I watched a documentary about the Civil War. / I watched a documentary on the Civil War. (İç Savaş hakkında bir belgesel izledim)
4
Şimdiye kadar, pinpoint'in belirli bir nesneye atıfta bulunmak için kullanıldığını sanıyordum, ama bu kelimenin kökeni nedir?
Aslında bu videoda pinpoint, find(bulmak), locate(bir yer bulmak), discover(bulmak), describe(tarif etmek) anlamına gelebilir ve tam olarak onlar gibi biriyle konuşmak istiyorsanız, onu aynen taklit etmelisiniz. Ve pinpointiki kelimeden geliyor, bunlardan ilki point. Bunun nedeni, Point'in bir şeye dikkat çeken veya belirli bir yöne işaret eden bir şeyi ifade etmesidir. İkincisi ise bildiğiniz gibi kıyafetleri yerinde tutan bir alet olan pin. Bu şekilde bu iki kelime birleştiğinde, bir nesneyi veya konumu bulmak, bir şey bulmak veya bir şeyi doğru bir şekilde tanımlamak anlamına gelen the point of a pinifadesi oluşur. Örnek: If I could pinpoint what is causing my nausea, I can start changing my diet. (Neden mide bulantısı hissettiğimi çözebilseydim, diyetimi hemen değiştirebilirdim.) Örnek: He tried to pinpoint the underlying cause of his stress. (Stresinin temel nedenini bulmaya çalışıyor) Örnek: Can you pinpoint where the sound is coming from? (Bu sesin tam olarak nereden geldiğini söyleyebilir misiniz?)
5
Run up tone anlama geliyor?
Bu bağlamda, runs up to'~'ye kadar' ile aynı nüansa sahiptir. Bu, okulun sadece 10. sınıfa (lisenin ilk yılı) kadar olduğu anlamına gelir.
İfadeyi bir testle tamamlayın!
- Kalite veya rahatlık? - Karşılıklı değil.